Coşkun eğitim sorunlarını ve çözümleri anlattı
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şube Başkanı İbrahim Coşkun, 2023-2024 eğitim öğretim yılının sona ermesinin ardından yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, eğitim çalışanlarının yaşadığı sorunlara dikkat çeken Coşkun, çözüm taleplerini sıraladı. Coşkun,” Gerekli çalışmalar yapılmalı, eğitim çalışanlarının sorunlarına çözüm bulunmalıdır.” ifadesini kullandı....
Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) ve
Eğitimciler Birliği Sendikası ( Eğitim-Bir-Sen) Şanlıurfa İl Başkanı İbrahim
Coşkun, 2023-2024 Eğitim-Öğretim yılının sona ermesinin ardından yazılı
açıklama yaptı.
Coşkun, eğitim sisteminde köklü değişikliklerin
yapılması gerektiğine vurgu yaptı.
Coşkun açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“2023-2024 eğitim ve öğretim yılı sona ermiş
bulunmaktadır. Son yıllarda bütçeden en çok pay ayrılmasına rağmen, yıllardır
tartışılan, zaman zaman kimi yerleri düzeltilen, müfredat değişmeleri, sınav
sistemi değişiklikleri, sürekli yeniden çıkarılan, değiştirilen ikincil
mevzuat, öğretmen açığı-norm kadro fazlası ikilemine dönüşen atama süreçleri,
öğretmen yer değişikliği işlemlerinin rayına oturtulamayışı gibi sebeplerle
eğitim sisteminden beklenen yarar, umulan katkı bir türlü elde edilememiştir.
Geride bıraktığımız eğitim ve öğretim dönemi, öncelikle
asla hiçbir psikolojik ve pedagojik dayanağı olmadığı için anlamakta
zorlandığımız, öğretmeni, adını hak eden bir meslek kanunundan dahi mahrum
bırakan, korumasız kılıp şiddete teslim eden umursamaz ve umarsız bir ortamda
sürmüştür. Bu ortamdan cesaret bulan şuursuz saldırganlık, birçoğu ölümle
sonuçlanan öğretmene şiddete yönelmiştir.
Önümüzdeki eğitim yılına hazırlanmak üzere ara
girdiğimiz tatil dönemi, öncelikle hazin ve vahim sonuçlar doğuran sebepleri
ortadan kaldıran çareler ve çözümler üretmek için bir fırsat bilinmelidir. Öğretmenlerin işlerinden memnuniyetleri ya da
memnuniyetsizlikleri eğitimin niteliğini, dolayısıyla ülkenin geleceğini
ilgilendirmektedir. Öğretmenlerin umutsuzluğa kapılmalarını önlemek ve onlardan
kaliteli hizmet almak için, kendilerine en başta iyi bir eğitim sistemi, iyi
çalışma ortamı ve iyi imkânlar sunulmalıdır. Yetki ve sorumluluk sahibi herkes,
eğitim çalışanlarının içinde yaşadığı durumun “mutsuz mecburlar” üretme
potansiyeline sahip olduğunun farkına varmalı ve bütünsel çözüm üretme gayreti
içine girmelidir.
EĞİTİM
ÇALIŞANLARININ MALİ HAKLARI İYİLEŞTİRİLMELİDİR
Enflasyonun sabit gelirliler ve tüketiciler nezdinde
can yaktığı, temel tüketim maddeleri ve emtia fiyatlarının yoksunluk eşiğini
yükseltip yoksulluk sayısını artırdığı, hedeflerin ve vaatlerin hâlâ
erişilmekten uzak olduğu bir ekonomik ortam, en çok ücretlilerin, kamu
görevlilerinin hayatını olumsuz etkilemektedir. Ekonominin makro ve mikro düzey
rakamları, enflasyon ve döviz oranları dikkate alındığında, kamu görevlilerinin
alım gücünün düştüğü net bir şekilde görülmektedir. Bu çerçevede eğitim
çalışanları ve kamu görevlilerinin ücretlerinde oluşan kayıpları ve enflasyona
yenilme riskini giderecek mahiyette mali haklarında iyileştirmeler
yapılmalıdır.
EĞİTİMCİLERİN
BEKLENTİLERİ VE VERİLEN TAAHHÜTLER DE DİKKATE ALINMALIDIR
Anayasa Mahkemesi’nin kariyer basamakları sürecine
ilişkin olarak verdiği karar sonrası sürecin Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı
içinde yeniden ele alınması beklenmektedir. Paydaşların görüşleri ve talepleri
doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, maddi ve manevi açıdan
tatminkâr bir kariyer sistemi ivedilikle kurulmalıdır. Yazılı sınavın
kaldırılması; söz verildiği üzere uzman öğretmenlik için aranan hizmet
süresinin 5 yıl, başöğretmenlik için aranan hizmet süresinin 10 yıl olarak
düzenlenmesi; şube müdürü veya dengi ya da üzeri kadrolarda bulunan eğitim
çalışanlarına da şartları taşımaları kaydıyla uzman/başöğretmenlik ünvanı alma
hakkı tanınması gibi düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
SÖZLEŞMELİ
ÖĞRETMENLİK KALDIRILMALI, SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLERE VERİLEN SÖZLER YERİNE
GETİRİLMELİDİR
Öğretmenlerin anayasal haklarını sınırlayan, aile
bütünlüğünü bozan, eşleri birbirinden, çocukları da anne babalarından ayrı
bırakan, öğretmeni eşi ile işi, sağlık ile işsizlik arasında tercihte bulunmaya
zorlayan, öğretmenler odasında ayrımcılık oluşturan, öğretmenlik mesleğini ve
öğretmenin itibarını zedeleyen sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına derhal son
verilmeli, sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir.
Sözleşmeli öğretmenlere, kadroya geçirilme sürecine
ilişkin kalıcı bir düzenleme yapılması beklenmeksizin mazerete ve isteğe bağlı
yer değişikliği hakkı başta olmak üzere kadrolu öğretmenlere tanınan haklar
verilmelidir.
MÜLAKATLA
ATAMA YÖNTEMİNDEN VAZGEÇİLMELİDİR
Öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç
dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunu zedelemektedir. Millî Eğitim
Bakanlığı, maşeri vicdanı yaralayan mülakatla öğretmen alımından da
vazgeçmelidir.
EĞİTİMCİLERE
ŞİDDETE KARŞI YASAL DÜZENLEME YAPILMALIDIR
Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olayları münferit
eylemler olmaktan çıkmış, yaygın bir toplumsal sorun hâline gelmiş, eğitim ve
öğretim hizmetinin yürütülmesini sekteye uğratacak dereceye varmış
bulunmaktadır. Bu şiddet eylemlerinde, mevcut yasal düzenlemelerin bu fiillere
karşı caydırıcı nitelikte ceza öngörmemesi ile şiddet uygulayan kişilerin bu
eylemlerinin adli ve idari makamlarca önemsenmeyeceği ve ciddi bir ceza
yaptırımıyla karşılaşmayacakları inancı önemli bir rol oynamaktadır. Bu
nedenle, eğitim çalışanlarına karşı eğitim ve öğretim hizmetinin sunumundan
kaynaklı şiddet eylemlerine yönelik önleyici ve koruyucu nitelikte cezai ve
hukuki tedbirlerin alınması elzemdir. Eğitim çalışanları, kendilerine yönelik
şiddet olaylarına karşı caydırıcılık, şiddete uğrayan çalışana da hukuki koruma
sağlayacak nitelikte yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesini acilen talep
etmekte ve beklemektedir.
Fiziksel şiddetin yanı sıra, eğitim çalışanlarını ve
öğretmenleri hedef alan, iftira ve suç isnadı niteliğindeki haksız ve mesnetsiz
şikâyetler şeklindeki psikolojik şiddete karşı da adım atılmalıdır. Adli ve
idari soruşturmaya maruz kalınması sonucunu doğuran mesnetsiz ve delilsiz
itham, şikâyet ve suç isnatları nedeniyle müsebbiplerine yönelik idari ve adli
soruşturma/kovuşturma açılabilmesi konusunda somut adım atılmalıdır.
ÜCRETLİ
ÖĞRETMENLİĞE SON VERİLMELİ
Eğitimin niteliğinin artırılması ve okullar/bölgeler
arasındaki nitelik farkının kapatılması, okullarda boş ders kalmamasına ve
sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin bulunmasına bağlıdır. Ücretli öğretmen
sayısıyla birlikte düşünüldüğünde sistemdeki öğretmen açığının, bütçe
kısıtlamaları, tasarruf tedbirleri bahanesi arkasına sığınılarak
kapatılamayacağı açıktır. İhtiyaç olmasına rağmen yeterli atama yapılmamakta,
yeterli aday bulunduğu hâlde atama yapılıp ihtiyaç karşılanmamaktadır. Bu durum
‘önce eğitim’ iradesiyle çelişmektedir. Eğitimde fırsat eşitliği vurgusu
yapılan bir sistemde, öğretmen açığını kapatmaya yönelik nitelikli politikalar
benimsenmelidir.
ÖĞRETMENLERİN
YER DEĞİŞİKLİĞİ SÜRECİNDEKİ AKSAKLIKLAR GİDERİLMELİDİR
Öğretmen atama ve yer değiştirme iş ve işlemlerinde
eğitim ve öğretim faaliyetlerini sekteye uğratacak düzeydeki tasarım
eksiklikleri, öğretmenlerin yer değişikliği taleplerinin karşılanamamasına,
mağduriyetlerin yanı sıra çalışma barışının bozulmasına ve motivasyon kaybına
neden olmaktadır. Dezavantajlı ve elverişsiz şartların hüküm sürdüğü yerleşim
yerlerinde görev yapan eğitim çalışanlarına yönelik gönüllülüğü esas alacak
tedbirler alınmalı, makul ve kalıcı bir atama ve yer değiştirme sistemi
kurulmalıdır.
MEMUR
VE HİZMETLİLERİN HAKLARI İYİLEŞTİRİLMELİDİR
Memur ve hizmetlilerin özlük hakları
iyileştirilmelidir. Genel idare hizmetleri sınıfı, teknik hizmetler sınıfı,
yardımcı hizmetler sınıfı çalışanları ile diğer hizmet sınıflarında çalışanlar
eğitim ve öğretim hizmetinin aksamadan en etkin şekilde yürütülmesi için emek
sarf etmektedir. Eğitim ve öğretim sınıfı çalışanlarına tanınan haklar
kendilerine de tanınmalıdır. Bu çerçevede, bütün personelin birinci dereceye
kadar yükselebilmelerine imkân sağlanmalı; birinci derecedeki bütün personele
3600 ek gösterge verilmeli; hazırlık ödeneği, öğretmenlerle birlikte eğitim ve
öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde emek sarf eden Millî Eğitim Bakanlığı’nın
merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim
çalışanlarına da ödenmelidir.
Genel idare hizmetleri sınıfı, teknik hizmetler sınıfı,
yardımcı hizmetler sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında yer alan eğitim
çalışanlarının liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde mesleki ilerlemelerini
sağlayan en önemli araçlardan biri olan görevde yükselme ve ünvan değişikliği
sınavları konusunda somut adım atılmalı, sınav ve atama takvimi, Bakanlık
çalışma takvimine alınarak belirsizlik giderilmelidir.
657 sayılı Kanun’un yürürlüğe konulduğu tarihten bu
yana geçen zaman zarfında kamu idaresinde gerçekleşen gelişim ve dönüşüm
karşısında hiçbir fiilî gerekçesi ve olgusal gerçekliği kalmayan yardımcı
hizmetler sınıfı uygulamasına son verilmeli; bu sınıfta yer alan çalışanlar
genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmelidir.
PROFESYONEL
BİR MESLEK OLARAK YAPILANDIRILMALIDIR
Eğitim yönetiminde temel sorun, yönetici seçme ve
atamada belirsiz ve kestirilemez politikaların izlenmesi, uzun vadeli bir
perspektifin oluşturulamaması, neticede kalıcı bir modelin inşa edilememesidir.
Bir eğitim kurumuna öğretmen olarak atanabilme yeterliliğine sahip olmak o
kuruma yönetici olarak atanabilmenin birinci şartı olmalı, eğitim kurumu
yöneticiliği ikincil görev kapsamından çıkarılmalı, bu önemli vazife
görevlendirme ile değil kadrolu olarak yürütülmelidir. Eğitim yöneticiliğinin
meslekleşmesi, mesleki yeterliliklerin belirlenmesi, meslek öncesi ve meslek
içinde yetiştirme ile liyakat, uzmanlık, bilgi, beceri ve tutum ekseninde
yapılacak seçme ve atama, eğitim yönetiminin somut adımlar atılması beklenen
temel parametreleridir. Eğitim kurumu yöneticiliğine atama/görevlendirmenin
yazılı sınav puanı ile nesnel kıstaslara dayalı mesleki çaba ve başarı ölçümü üzerinden
gerçekleştirileceği bir sisteme ihtiyaç bulunmaktadır. Öğretmenlik Meslek
Kanunu taslağında düşünülen eğitim kurumlarına yönetici görevlendirmede sınav,
eğitim ve tekrar sınav şeklinde planlanan görevlendirme sürecinin, mesleki
bilgi birikimi ve tecrübeyi hiçe sayan sınav odaklı bir yönetici seçme usulünün
işlevsel olmayacağı, yetkinliğini ve kurumunu geliştirmek için çabalayan
yöneticiler yerine sınava hazırlanan yönetici ve yönetici adayları üreteceği
unutulmamalıdır.
ŞUBE
MÜDÜRLERİNİN VE ŞEFLERİN SORUNLARINA DUYARLI BİR YAKLAŞIM SERGİLENMELİDİR
Şube müdürü ve şefler başta olmak üzere, yönetim
hizmetleri kadro grubuna, görev, yetki ve sorumluluklarının genişliğiyle uyumlu
olmayan, yetersiz özlük hakları verilmiştir. Şube müdürleri ve şeflerin özlük
hakları, sorumlulukları ekseninde iyileştirilmeli, rotasyondan kaynaklanan
sorunlar çözülmelidir.
DEPREMİN
YOL AÇTIĞI SORUNLAR BÜTÜNÜYLE GİDERİLMELİDİR
Şubat 2023’te meydana gelen depremler, yaygın bir
yıkıma ve 50 bini aşkın vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştur.
Deprem bölgesindeki konut ihtiyacı, hayat kalitesinin bozulması ve zorunlu yer
değişikliği gibi etmenler, eğitim ve öğretim üzerindeki olumsuz etkilerini hâlâ
hissettirmektedir. Yeniden inşa ve kentsel dönüşüm uygulamaları çerçevesinde
bölgedeki eğitim kurumu ihtiyacı hızla tespit edilerek giderilmeli, mevcut
kurumların altyapıları ve kapasiteleri güçlendirilmelidir. Bölgedeki eğitim ve
öğretimi etkileyecek en önemli unsurlar arasında bulunan öğretmenlerin
psikolojik iyi olma hâlleri, barınma ve hayat şartlarının niteliği ve mevcut
desteklerin devamlılığı, yeni atanacak öğretmenlerin nerelerde
görevlendirileceği ve barınma şartları ile ilgili sorunlar hızla çözüme
kavuşturulmalıdır. Hem bölgedeki öğretmenlerin hem de yeni atanacak
öğretmenlerin kalıcı konutlarına ulaşmasına öncelik verilmeli ve öğretmenlerin
bölgedeki görevlerinin sürekliliği sağlanmalıdır.
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.